İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda
Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın
yazım, yokuşlarda susamak.
Herşey akar, su, tarih, yıldız, insan ve
fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar, birinden kir.
Akışta
demetlenmiş, büyük-küçük kâinat;
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!
Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
Kurşundan bir yük binmiş,
köpükten gövdesine;
Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey
Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
Rabb’im isterse, sular büklüm
büklüm burulur,
Sırtına Sakarya'nın, Türk tarihi vurulur.
Eyvah
eyvah, Sakarya’m, sana mı düştü bu yük?
Bu dava hor, bu dava öksüz, bu dava
büyük! ..
Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
Bin bir başlı
kartalı nasıl taşır kanarya?
İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal;
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal.
Yalnız acı bir lokma,
zehirle pişmiş aştan;
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan;
Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu an;
Kehkeşanlara kaçmış eski
güneşleri an!
Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;
Hani ardına çil
çil kubbeler serpen ordu?
Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?
Mermerlerin nabzında hâlâ
çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!
Bütün
bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
Sakarya, kandillere katran döktü
geceler.
Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,
Öz yurdunda
garipsin, öz vatanında parya!
İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla
su;
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
Geldi ölümlü yalan,
gitti ölümsüz gerçek;
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?
Kafdağı’nı assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin,
kılını çekmez akıl!
Sakarya, saf çocuğu, masum Anadolu'nun,
Divanesi
ikimiz kaldık Allah yolunun!
Sen ve ben, gözyaşıyla ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
Akrebin kıskacında
yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl, ben gideyim,
son Peygamber kılavuz!
Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya! ..