بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم / Bismillahirrahmanirrahim..
Peygamber Efendimiz anlatıyor: Hz. Musa (aleyhisselam), Cenab-ı Hak’la aracısız olarak konuşabilen bir peygamberdi. Aklına takılan soruları Yüce Rabb’ine sorar, aldığı cevapları ümmetiyle paylaşırdı. Bir gün aklına şöyle bir soru gelmişti:
- Cennetlik insanlar içinde derecesi en düşük olan kimsenin gireceği Cennet nasıl olacak?
Hz. Musa, cevabını çok merak ettiği bu soruyu Rabb’ine yöneltti. Cenab-ı Hak, sevgili peygamberinin bu sorusunu şöyle cevaplandırdı:
- Cennet’i hak eden kullarım teker teker Cennet’teki yerlerine yerleşecek. Geriye en son bir kulum kalacak. Ona da, “Cennete gir” denecek. O kulum Cennet’e girmek için adımını atacak; ancak ona cennetin dolu olduğu görüntüsü verilecek. Ondan sonra kulum ile kendi aramda şöyle bir konuşma geçecek:
- Allah’ım! Herkes Cennet’teki yerini almış. Ancak maalesef bana yer kalmamış.
- Ey kulum! Sen, dünyadaki hükümdarlar gibi lüks ve rahat bir hayat yaşamak ister misin?
- Buna layık bir kulluk yapmadım; ama Sen’in lütfun ve keremin boldur. İsterim Ey Rabb’im!
- Sana o kadar mülkle beraber onun dört katını daha veriyorum.
- Şükürler olsun ey Rabb’im! Ne diyeceğimi bilemiyorum.
- Ayrıca sana bu mülkün de on katını veriyorum.
Hz. Musa sorduğu sorunun cevabını almıştı. Bu soru onu çok memnun etmişti. Ardından şöyle bir soru daha sordu:
- Ey Rabb’im! Cennet’in en alt tabakasındaki kişinin durumu bu ise peki Cennet’in en üst tabakasındakinin durumu nasıl olacak?
- Onlara vereceğim şeyleri ne göz görmüş ne kulak işitmiş ne de kimsenin aklına gelmiştir.
Hz. Musa, Rabb’inin vereceği bu lütufları duyunca şükürle iki büklüm oldu ve binlerce hamd ü senada bulundu. (Müslim, İman 312).