Konu: Döküldü Dünyanın En Güzel Renkleri... Çarş. Nis. 14, 2010 2:29 pm
Döküldü Dünyanın En Güzel Renkleri...
O'nun hakkında yazmanın ne denli güç olduğunu bilir misiniz siz!
Boş bir kağıda bakar bakmaz buğulanır gözleriniz.. ve daha önce vücudunuzu okşamamış hoyrat rüzgarlarla titrersiniz. Kabaran duygularınızı kelimelerle ifade edemeyeceğinizin haberini yanaklarınızdan süzülen ilk damladan aldığınızda, okyanusun enginlerinde kopmuş keskin bir kasırganın en orta yerine düşersiniz.
Ondan bahsetmek için yine onu unutmanız gerektiğini hatırlarsınız yeniden. Bu kaçıncı denemedir.. bu kaçıncı teşebbüs edişiniz. O'ndan bahsetmek mümkün olmadığı için, O'nun hakkında yazmaktan bahsetmekle yetinirsiniz bir süre. Kelimelere, bedeninizi sarmalayan esrik titreşimleri yerleştiremezsiniz çünkü. Ve bir meczubun sayrılı düşüncelerini karşılayamaz hiçbir ifade. Aydınlık bir geceden bahsedebilir misiniz siz. Altında ıslanmadığınız sağanak bir yağmuru anlatıp, gözleri kamaştıran güneşin şemalini çizebilir misiniz. Nazenin bir kelebeğin kanatlarındaki tüyleri incitmeden parmaklarınızda tutmaya benzer bu.
Gökyüzünün en güzel yıldızını kaybettiğinizi anladığınız anda avuçlarınıza düşen, kızıl renki kor yumağına rağmen ne hissettiğinizi yazabilir misiniz!
Yüreğiniz gibi ıssızlaşan boş kağıda, Mecnun'dan arta kalan tek bir damla gözyaşını mı bıraksam diye düşündüğünüzde, yeni bir fırtına kopar yüreğinizde. Sonra bir şelale ki boşaldığında gözlerinizden, dingin bir çölün asudelik veren bağrında bulursunuz kendinizi. Avuçlarınızdaki kor söndüğünde, asumana teşne beyaz bir güvercin kalır geride. O'nu anlatmak için beyaz kağıdın üzerine yapıştırdığınız harflerin gözlerindeki buğu, maveraya açılan pencere olmuştur artık. O pencereden uçurduğunuz güvercini seyrederken, parmaklarınız kıpırdanır yeniden;
Nice devirler geçti Ya Muhammed, nice.. gelmedi emsalin sen gidince. Ardından bir daha ezan okuyamadı Bilal.. ne parladı gözlerimiz, ne de eskisi gibi Hilal. Efendi kimdir diye sorulduğunda, "hizmet edendir diyen".. biri daha gelmedi bulutuyla yürüyen.
Sen gidince bir yanımız da seninle gitti Ya Muhammed. Güneş eskisi gibi ışık saçmadı hiç. Bulutlar ağlamaklı baktı gözlerimize. Anam babam sana feda olsun diyecek birini bulamadığı için "ayın on dördü" gibi olmadı yüzlerimiz. Şairler hüzün yüklü mısralar yazdılar ardından. Anneler hüzzam makamlı ninniler terennüm etti ağlayan bebelerine. Bahçemizin en güzel çiçeği soldu. Torunlarına seni anlatırken doldu dedelerin gözleri. Sen gidince döküldü dünyanın en güzel renkleri. Belirginleşti kainatın yüzündeki çizgiler. Bir tek bülbül, en güzel bestelerini terennüm etti ardından.. melal akşamlarını avutmak için firkatinin.
Uhud'un bizi sevdiğini söyleyen biri daha gelmedi sen gidince. Bundandır doğum gününün dahi gidişini hatırlatışı. Bir kelebeğe bakarken, yitiğimizi anıp hislenişimiz. Giden her dostun ardından kokunu hissedişimiz. Her solan yaprakta içimiz acıyor Ya Muhammed. Garip birini görsek, izini arıyoruz gözlerinde. Her kovulanın ardından Taif'i anıyoruz yeniden. Medine'ye giderken hüzünle bakıyoruz hayaline.
Sen gidince ne yazın tadı kaldı ne güzün. Bize her yer Beyt-ül Hazan oldu.. bize her zaman sene-i hüzün.
Senden öğrenmiştik hayran olmayı biz. Geceleri ağlamayı.. sessiz sessiz. Allah için sevmeyi. Bir leşe bakıp hayret etmeyi. Gecenin karanlığından ışık devşirmeyi. Bir dağı sevebilmeyi senden öğrenmiştik. Sonra sen gittin. Giderken tüm göçmen kuşlar için zarif bir iz bıraktın geride. Yolunu kaybetmesin diye gemilere fener, kervanlara ipek yolu oldu düşürdüğün telekler. Seni anınca bir ışık yayılıyor etrafımıza Ya Muhammed.. adını anınca aralanıyor perdeler. Yüzümüze kapandığında kapılar, seni buluyoruz yanımızda.. kısalıyor mesafeler.
Kovulduğumuz yerlerden Taif'ten döner gibi dönüyoruz. Tahkir edildiğimizde, sırtına kanlı işkembe konmuş halini görüyoruz. Bir sıkıntıya uğradığımızda, karnına taş bağladığın anı hatırlayıp utanıyoruz bazen. Hendek kazarken; yaşamak ancak ahiret yaşamasıdır diyorsun bize. Hatıralarınla direniyoruz yılgınlıklara karşı. Nasihatlerinle tırmanıyoruz arşı. Tüm yalnızların yoldaşı, yetimlerin babası sensin. Tüm güzel hasletler senin adınla anılıyor. Kainatın dört bir yanına minarelerden yükselen sesin yayılıyor.
Yittiğini zannedenler yanılıyor Ya Muhammed. Bıraktığın ses çığlık olup büyüdü. Her garibe destek olan omuz senindir.. namerde sıkılan yumruk senin. Soluğunun efsunlu buğusunda yumuşuyor kalplerimiz hâlâ. Sözlerini anınca, melekler yanımıza varıyor yeniden. Sabrından hissemize düşen payla tutunuyoruz hayata. Yaktığın ışığın huzmeleri yollarımızı aydınlatmaya devam ediyor. Yüreklerimiz, yüreğinin ürpertisinden besleniyor. Zamana meydan okuyarak ilerliyoruz ardından. Hiçbir gürültü bastıramıyor sesini. Hiçbir süslü soluk, boğamadı nefesini.
Yine de dinmedi özlemimiz. Her göğe baktığında, üzerinde yürüyen bulutu arıyor gözlerimiz.
Nice devirler geçti Ya Muhammed nice. Gelmedi emsalin sen gidince..
Kutlu Doğum haftanız ve Mevlid Kandiliniz Mübarek Olsun...